29 Haziran 2011 Çarşamba

Kurbağaları öpmekten yorgun...- Tired of kissing the Frogs


Kız güzel, oğlan güzel... (hatta oğlan çok tatlı....o ne yav! ) Şirin bir aşk hikayesi.



Uzatmalı sevgilisinin çapkınlarından bıkıp onu terkeden ve bunun ardından çeşitli "kurbağalarla" şansını deneyen  Martha, burnunun dibinde ki güzelim Xavier 'i farkeder.Şirin  aşkları  derin denizlere yelken açınca  nihayet "o'nu" bulduğunu anlar.Asıl oğlan,Martha'nın onu diğer kurbağalarla kıyasladığını anlayıp,üstünede eski sevgilisinin Martha'yı öptüğünü görünce pılını pırtını toplayıp hatunu ve yaşadığı şehri terkeder (aslında daha önce ayrılacakken şehirden,bu yanlış anlama vesile olur )  Kızcağız dağılır,uzunca bir süre toparlayamaz kendini..ama günün birinde Xavier'e gidip herşeyi açıklamaya,aslında herşeyi nasıl yanlış anladığını anlatmaya karar verir. Şanssız yanlış anlamalar,anlaşılmalar  bu sefer Martha'nın değil,Xavier'in aleyhine olur... Filmin sonunda  Martha ile Xavier'in arasında geçen diyalog şöyle ;


  Martha :  ben... sana açıklamalıyım...
 Xavier   :  sen ... beni bulmak için mi geldin ?
 Martha  :  Evet..
Xavier    : bu bana yeter !      der ve kızı öper.




Bu arada.....José   ERES MUY LiNDO!!



Yok anam yok,böyle filmler olduğu surette biz kadınlar hala "gerçek aşk'a " inanmaya devam edip,daha çoooook kurbağa öperiz !


19 Haziran 2011 Pazar

Ben Hayatta En Çok Babamı Sevdim

Ben hayatta en çok babamı sevdim
Karaçalılar gibi yerden bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü ha düşecek
Nasıl koşarsa ardından bir devin


O çapkın babamı ben öyle sevdim
Bilmezdi ki oturduğumuz semti
Geldi mi de gidici - hep, hep acele işi
Çağın en güzel gözlü maarif müfettişi
Atlastan bakardım nereye gitti
Öyle öyle ezber ettim gurbeti


Sevinçten uçardım hasta oldum mu,
Kırkı geçerse ateş, çağırırlar İstanbul'a
Bi helallaşmak ister elbet , diğ'mi oğluyla!
Tifoyken başardım bu aşk oy'nunu,
Ohh dedim, göğsüne gömdüm burnumu,


En son teftişine çıkana değin
Koştururken ardından o uçmaktaki devin,
Daha başka tür aşklar, geniş sevdalar için
Açıldı nefesim, fikrim, canevim
Hayatta ben en çok babamı sevdim.




SeNi  TekraR  
GöReCeğiM   GüNe KaDaR, ÖzLeMeYe  DeVam  EdeCeğiM


BABALAR GÜNÜN KUTLU OLSUN  BABA'CIĞIM..




18 Haziran 2011 Cumartesi

Her Şey Sende Gizli



Her Şey Sende Gizli


Yerin seni çektiği kadar ağırsın,


Kanatların çırpındığı kadar hafif...

Kalbinin attığı kadar canlısın
Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç...
Sevdiklerin kadar iyisin
Nefret ettiklerin kadar kötü..
Ne renk olursa olsun kaşın gözün
Karşındakinin gördüğüdür rengin..
Yaşadıklarını kar sayma:
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna;

Ne kadar yaşarsan yaşa,
Sevdiğin kadardır ömrün..
Gülebildiğin kadar mutlusun
Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin
Sakın bitti sanma her şeyi,

Sevdiğin kadar sevileceksin.
Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer
Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın
Bir gün yalan söyleyeceksen eğer
Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın.
Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret
Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın
Unutma yagmurun yağdığı kadar ıslaksın
Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak.
Kendini yalnız hissetiğin kadar yalnızsın
Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü.
Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin..

İşte budur hayat!
İşte budur yaşamak bunu hatırladığın kadar yaşarsın
Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün
Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun
Çiçek sulandığı kadar güzeldir
Kuşlar ötebildiği kadar sevimli
Bebek ağladığı kadar bebektir
Ve herşeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren,
Sevdiğin kadar sevilirsin...

 
Can Yücel

17 Haziran 2011 Cuma

Güzel bir jazz alternatif !






Anything You Want (Not That)
Tried to deny I had weakness for you
Tried to hide I did the best I could do,
But you weren't to be convinced or fooled
In no time I couldn't get enough of you

We spent some time doing one thing or another;
Never really mattered as long as we were together
I was impressed your tricks worked a treat.
Realized too late I shouldn't tell you how I feel

Well I feel for you
I want and fell for you

Forgive the doe eyed relentless attention
If it's on I'm on there's no more use in pretending
Close to the chase it's clear you've had fun playing
Some liberties well you're surely been taking.
Now you blew me away with your quick turn around
Clocked a reaction I was least expecting
Realized too late if I wanted to keep you
I'd have to be good at treating you mean.

Well I feel for you
I want and fell for you

I can't deny we had something good
Never see it coming when it turns on you
Before I knew it I was in too deep - what can I say
Some things just ain't meant ot be.
This is trouble and ain't going nowhere
Good reddens to you if that's how you play it
He stops right here I'm throwing you back in
This is a story where no one ever wins.

Well I feel for you
I want and fell for you
    NE İSTERSEN (O değil )  Sana zaafım olduğunu inkar etmeye uğraştım. Elimden geleni yaptığımıda saklamaya çalıştım.Ama sen ne kandın ne inandın.. ve  senden,alamadım istediğimi  (çabucak).  Neler yaparak geçirdik zamanımızı...ama ne önemi vardı (biz)beraber olduktan sonra .Yalanların,hilelerin bile beni etkilemişti gerçekten "jest"miş gibi.(Sana) nasıl hissettiğimi söylemem gerektiğini geç farkettim ne yazık ki.  Pekala.. birşeyler hissediyorum. istiyorum ve kapılmıştım sana...  Boşver bir dişi geyik gibi acımasız ilgimi!Hala varsa birşeyler,bende varım hemde kanıyormuş gibi yapmadan. Oynayıp eğlendin bu bir gerçek.Bazı ayrıcalıklarınıda kullandığın kesin.. Ve şimdi,savurdun beni ikiyüzlülüğün ile.Bir tepkiydi en azından beklediğim.. Seni elimde tutmak için "iyi" bir "Kötü" olmalıydım,ama bunun içinde geçti artık.   Pekala.. birşeyler hissediyorum. istiyorum ve kapılmıştım sana...  Aramızda güzel şeyler olmuştu, inkar edemem. Bunların olacağını hiç düşünmemiştim sıra sana gelince...Ne kadar kaptırmışım kendimi,  tüm bunlar olmadan önce...ne diyebilirim ki..Bazı şeylerin gerçekten oluş amacı vardır işte..ve bu dert kalacak olduğu gibi.. Sana iyi utanmalar (yazıklar olsun diyor aslında) eğer oyunun böyleyse ! Seni geçmişe gönderirken diğeri benim için hemen burada,yanı başımda..Hiç kimsenin asla kazanamadığı bir hikayedir bu aslında.  Pekala.. birşeyler hissediyorum. istiyorum ve kapılmıştım sana...           Velhasıl belirtmeden edemeyeceğim tercüme etmek işi hayli zor, iki dili ne kadar iyi konuşursanız konuşun. Tercümanlık okuyan arkadaşları takdir ettim birkez daha :P
                       

13 Haziran 2011 Pazartesi

nefret etmek mi etmemek mi



Bütün mesele buysa " mesele değil" .Asıl mesele. eğer bu nefret beraberinde intikam hissini getiriyorsa..
İyi niyetiniz itinayla kemirilip toz haline getirilir,yumak  yapılır,sırtını döndüğü bir anda bu yumak fırlatılır !


Senaryo böyle olmalı aslında!


Sanırım en iyi intikam, o insan(lar) hiç hayatınızda olmamış,yeralmamış gibi davranmak hatta öyle hissedip,hayata kaldığınız yerden devam etmek... zaten bu değil mi bizi insan gibi "insan " yapan ?! seviyemizi korumak !

Nefret insanı çirkinleştiren bir duygu.İntikam ise bizi ele geçirdiği vakit her yanımızı sarıp,içten içe yakıp kavuran bir "herneyse". Nefret ve intikam alma istediği,bize kötülük yapıp canımızı acıtan insansı varlıklarla,bizi aynı seviyeye düşürür.

Şimdi   " Avilalı Teresa " gibi konuşuyorum ama elime fırsat geçse yine böyle düşünür hatta davranır mıyım bilemem.  :-P

Affetmek gibi alternatifimiz var  ama bilemiyorum,son kullanma tarihine bakmak lazım uygulamaya koymadan önce...