31 Ekim 2009 Cumartesi

Ayna ayna

 



Kendini seyrederken aynada.
Düşün bu gözleri öptüğümü...
Ve benden uzak kaldığın  anda,
Kendimle kavgaya düştüğümü..


                                       




















Kendi kıçlarını yalayan kediler,inim inim iniler..


Saat,sabahin nerede ise dördü..uykusuzluktan bayılıyorum  ama hala niye uyumuyorum,cözebilmiş değilim.

Aklıma takıldı :"Neden bazı insanlar 
kendilerini pohpohlamaktan haz alırlar hatta kedi gibi kendi kıçlarını yalarlar ?!" 
Cümle şöyle başlar ya da araya şu  kelimeler girer "ilaç gibi bağımlılık yaparım,buzz arkadaşlığımdan  vazgeçmek zordur buzzz  sevgimi hakedene veririm başka bişiyimi de hakedene veririm buzzz  bırakılmam bırakırım buzzz  " Ne bu yaa!
Bu  gülünç kendini tanımlamalara eklenecek çooook örnek  var  ama ben bu konuda cok yaratıcı olmadığım ve bunları duymaya tahammül edemediğim icin,konu ile alakalı kelime dağarcığım,ne yazık ki kısıtlı.

Bu kimseler, aslında,sahip oldukları  kompleksin ve  sevilme beğenilme vazgeçilememe bağımlısı histerik kişiliklerinin farkında değiller mi yoksa  bu da oyunun bir  parçası mı ? (geçmişte, çok aşık oldukları zat tarafından terkedilmişlikten kaynaklanan kuyruk acılarıda vardır,iddia ediyorum!) Belki, biraz sert bir tanımlama oldu ama bahsini ettiğim kişiler  "kendine güven " ile " acınılası derecede sevgi dilenen " arasındaki derin?! farkı göremeyen kimseler..(bknz ; kendine guvenmenin bokunu cikaranlar)

"90-60-90 'ım(gerçi bu ölçülerde her sene değişiyor!) ,güzel bir kadınım"  demek baska, "muhteşem vucudum var,kıvrımlarım harikulade,tırmala beni kaşı beni" demek  baska :-) Aradaki fark bunun gibi birşey iste :-P

Anlayana sivrisinek saz,anlamayana ne desem az...

27 Ekim 2009 Salı

Arkadasligin cesitli tanimlamalari

"Tell me what company thou keepst, and I'll tell thee what thou art."
- Miguel de Cervantes

Yani "Bana arkadaşını söyle,sana kim olduğunu söyleyeyim " demiş Cervantes. 

Bu söz,birkaç arkadaşı,dostu olanlar icin gecerli de,benim gibi neredeyse her bir köşede her çeşit arkadaşı olan bir kimsenin pek üstüne alınmaması lazım sanırım :-)

 Arkadaşlığın  tanımını kendimce yapamayacak kadar yalnız kalmışım da haberim yok !
Oysa güzel zamanlarim oldu kimi insanlarla,güzel şeyler paylastığım:
Beraberce sabahlara kadar içtiğim,gezdigim,her bir haltımı anlattigim,arada kazik yedigim,hatta sarılarak ağladığım sonra günün birinde sırtımı dönüp hiç ardıma bakmadan  gittiğim guzel arkadaslarim da vardi..Neden yaptigimi ,sonucunun ne oldugunu yazmayacagim uzun uzun (kafiyeli cümlelere gerek yok..özledim işte..)

Arkadaşlığın  en güzel anlatimlarindan biri burada ...


Kimisi ise, "Arkadaşız tabii ama gel biz birde f*ck buddies olalim yavrum.arkadasligimizi pekistirelim " der  size,  ya da  usulca yaniniza gelip, cay bardagini  arkadasliginizin serefine uzatir. :- P


Ben ise, senin gibi bir "arkadasa" sahip olmaktansa, 
Oz buyucusunde ki    beyinsiz korkuluk gibi arkadasa razi olur,aptalca danslarina bile goz yumardim ama gorunen o ki, payima dusen korkak Aslan olmus.

Gune Nazim ile baslamak...


24 Eylul 1945

En guzel deniz :
       henuz gidilmemis olanidir...
En guzel cocuk :
       henuz buyumedi.
En guzel gunlerimiz :
       henuz yasamadiklarimiz.
Ve sana soylemek istedigim en guzel soz :
       henuz soylememis oldugum sozdur...

 
Most beautiful sea 
 is the one you haven't been yet...
Most beautiful kid :
  hasn't grown up yet.
Our most beautiful days:
 we haven't lived yet.
and the most beautiful word i would like to tell you:
 i haven't tell you yet... 
 
Nazim Hikmet - 1946