mutluluk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
mutluluk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

25 Mayıs 2012 Cuma


İnsanların ölüm döşeğindeyken en çok hayallerini gerçekleştiremedikleri ve dostlarını yitirdikleri için pişman olduğu ileri sürüldü.

Avustralya’da yıllar boyunca evlerinde ölümü bekleyen hastalarla çalışan hemşire Bronnie Ware, emekli olduktan sonra deneyimlerinden yararlanarak yazdığı kitapta insanların hayatlarının son günlerinde en çok neye pişman olduğunu listeledi.

Ware, "The Top Five Regrets of the Dying - A Life Transformed by the Dearly Departing" adlı kitabında ölüm yatağında insanların en çok pişmanlık duyduğu şeyin diğer insanlarla ilişkilerindeki ihmalkarlık olduğunu ileri sürdü.

İnsanların ölümlü olduğu gerçeğiyle yüz yüze geldiklerinde çok önemli değişimler geçirdiğini belirten Ware, ölmek üzere olan hastaların inkar, korku, öfke, pişmanlık ve sonunda kabullenme gibi aşamalardan geçtiğini söyledi.

Hastalarına en çok ne için pişmanlık duyduğunu soran Ware, aldığı yanıtların temelde benzer olduğunu ve beş başlık altında toplandıklarını keşfetti:

1. "Keşke başkalarının benden beklediği hayatı sürmek yerine düşlerimi gerçekleştirme cesaretim olsaydı." Ware’e göre insanlar, yaşamlarının sona erdiğinin farkına varıp geriye döndüklerinde düşledikleri şeylerin çok büyük bir kısmını gerçekleştirmediklerini görüyor ve pişman oluyor.

2. "Keşke bu kadar çok çalışmasaydım." Ware’e göre erkek hastaların büyük bir kısmı, işleri nedeniyle ailelerine ve dostlarına yeterince vakit ayıramadıkları için pişman oluyor. Ware, erkek hastaların büyük bir kısmının eğer bir şansları daha olsa dönüp çocuklarının kaçırdıkları anlarını yaşamak istediklerini gözlemledi.

3. "Keşke duygularımı dile getirmeye cesaretim olsaydı." Birçok insanın diğerleri ile ilişkilerini belirli bir düzeyde tutmak için duygularını bastırdığını söyleyen Ware, bastırılan duyguların insan sağlığı üzerinde son derece olumsuz etkileri olduğunu ileri sürdü.

4. "Keşke arkadaşlarımla ilişkimi sürdürseydim." İnsanların kendi yaşamlarına çok fazla odaklanıp arkadaşlarıyla ilişkilerini yitirdiğini ancak ölüm yatağında fark ettiğini söyleyen Ware, ölmekte olan insanların en çok eski arkadaşlarını özlediğini söyledi.

5. "Keşke kendime daha çok mutlu olmak için izin verseydim." Çoğu insanın mutluluğun aslında bir seçim olduğunu ölüm anı gelene dek fark etmediğini söyleyen Ware, insanların rahat yaşamak uğruna eski alışkanlıklarına sıkı sıkıya bağlı kaldığını belirtti. Alışkanlıklarından vazgeçmek istemeyen insanların değişme korkusu yaşadığını ve daha fazla mutlu olma şansını kendi kendilerine yok ettiğini belirten Ware, ölüm yatağındaki hastalarının "Keşke daha çok gülseydim, keşke aptalca şeyler yapmaktan bu kadar korkmasaydım" diyerek pişmanlıklarını dile getirdiğini sözlerine ekledi.

27 Şubat 2012 Pazartesi

Postaci kapiyi iki kere calar peki ya ask ? The Postman knock the door twice but love ?

   Fevkalâde deger verdigim bir dostum, âlâ bir âskin kollarina kendini birakmis vaziyette.
Sevgilisi de kendi gibi cok degerli bir insan,tencere yuvarlanmis kapagini bulmus durumu yani.
Hani oylesine yogun yasiyorlar ki , ask mesk sozleri bizi bile dinlerken kendimizden geciriyor. Hatta bazen o kadar abartiyorlarki,daha dun kendimi "Yeter ulan anladik,anladiik " diye bar bar bagirirken buldum.Tabiki sakalasiyoruz (Her zamanki gibi).

Velhasil dostum adina  inanilmaz derecede mutluyum.Guzel bir ask yasadigi ve adam gibi bir adamla beraber oldugu icin .
Lakin  "Hersey bu kadar guzel olamaz sonunda bir bokluk cikacak. Kinder yumurtasindan : ) cikar gibi bir supriz cikacak (kotu bir supriz),Temkinli olmakta fayda var "  diye bir  yorum yapti dun gece .Ilk etapta itiraz etmedim ama daha sonra fikrimi beyan etmekten geri duramadim:

 "Ya neden kotu birsey olsun,aman su olacak bu olacak diye dusunup,kendini yorma,tadini cikar.Boyle mukemmel devam etmez sonuna kadar orasi kesin ama illa sonunda kotu birsey olacak diye bir kaide yok " vs vs diye parcaladim birseyler o'nu rahatlatmak icin.

Tanidigim bircok arkadasim , hersey cok guzel giderken kotu birseyler olacagina dair acayip bir inanisa sahiptir ki buna bende dahil-dim. Resmen belaya , kotu suprizlere  taahhutlu mektup gonderirler ve sonunda cagirdiklari bu "kotu sey" gelir,hemde tam vaktinde.

Niye mutlulugun  bedelinin  agir olacagina inanariz ki ? Neden icten ice bu mutlulugu haketmedigimize  inandiririz kendimizi ve mutlu oldugumuzda da sucluluk duymaya baslariz,anlamiyorum.

Halbuki Hayat, ask konusunda her insana ayni comertligi gostermez,cimri davranir bazen .
Ya da ucundan gosterir ama vermez : )
 Eger ki bu aski yakaladiysaniz ,kinder supriz yumurta senaryolari ile  icinizi karartacaginiza ,asilin askin yakasina...
Kimbilir bir daha ne zaman calar kapinizi bu ask denilen hayirsiz  : )


One of my best friend is very much in love these days.Her lover is also a nice person just like herself , they are so for each other.
They are so ardently in love and even we are feeling dizzy with the love words they use together.In fact,yesterday  i found myself screaming  by saying " that is enough you two,i got it i got it "  . Of course we were   joking (as usual ) .

After all, i am incredibly  happy for my friend, not only because of the great love she is in but also she is finally with someone  who is really nice person.

However , she was talking to me yesterday like " Everything is too perfect .I am sure something is gonna come out bad like a little surprises comes out of Kinder Chocolate. I better be careful ".  First i didn't say anything but later on i couldn't help to comment something about it to make her a bit relax " Why something bad must come out and why are you making yourself tired with this kind of bad expectations.Just enjoy it. Surely it won't continue till the end as perfect as now but  it doesn't mean that -something bad must happen".


Most of my friends have a belief as something bad always comes out after a great happiness. I was the same before. It was like sending a registered mail to bad luck to call and at the end that "bad thing" always arrives on time !

Why we always believe a price must be paid for happiness? Why we are forcing ourselves to believe that we don't deserve the happiness and feel guilty when we're happy,i really don't get it.


Whereas  the life  is parsimonious sometimes  and not always generous to everyone about love. Or shows a bit something but never gives itself completely : ) 

When you find the love , instead of making yourself sad with  kinder chocolate surprise scenarios,just get hold of love's collar (don't let it go).


Who knows when this ,ungrateful Love will knock your door again : )



31 Temmuz 2011 Pazar

Temmuz temmuz

Blogumu oluşturduğumdan bu yana,ilk defa bu kadar çok şey yazdım bir ay içinde.


Millet,senenin sonunda,o seneye dair izlenimlerini yaşadıklarını anlatır ama ben aylık (memur misali)  kapanış konuşmamı!? yapacağım.


Temmuz ayı...sigh.... :)   harika bir aydı.Sıcak ,nemli ama akşamları püfür püfür esen güzel İstanbul'umda harika insanlarla tanışıp,güzel dostlukların temelini attım.Nitekim kimi "potansiyel" dostlarım " hayırsız olma potansiyeline" sahip olsalarda,onlarla geçirdiğim güzel zamanların hatırına toleranslı davranma kararımın meyvesinden faydalanarak,hayatımdaki yerlerini, muhtemelen koruyacaklardır. :)
Bunların yanısıra, hayatımda uzun zamandır yeralan muazzam insanların değerini bir kez daha idrak ettim.İyiki varsınız...sizleri seviyorum...
Arkadaş olmak ile tanışık olmanın arasındaki farkı algılamama yardımcı olan,arkadaşım sandığım ama aslında sadece "senelerdir tanışık " olduğum kimseler,temmuz ayındada yine aktiflerdi velhasıl ne varlıkları ne yoklukları benim için birşey ifade etmiyor açıkcası...


 Ve yine en sevdiğim insanlardan bir tanesi,bu ay yeni yaşına bastı : her zamankinden  çekicisin ,başarıların ile  gurur duyuyorum ve ne olursa olsun, Ti voglio bene ...


Bu sefer,cidden  an'ı yakalamayı öğrendim.Yaz akşamının esintisi,oğlumun düğme burnu,sevgili dostumun telefonda bana seslenişi,sevdiğim insanlarla beraberce attığımız kahkahalar,sabah burnuma gelen taze domates kokusu,martıların çığlıkları (ki bu bana evimde olduğumu birkez daha hatırlatıyor)..herşey ama herşey daha güzel.Arada,mutluluk barometrem düşüyor ama çok kısa zamanda toparlayıp,yükseltiyorum .
Dün olan can sıkıcı şeyler için tüm bu güzellikleri kaçırmak hem hayata hem kendime haksızlık doğrusu ...


Artık,keramet temmuz ayında mı yoksa bende mi bilemiyorum ama iyiymiş :)
Umarım her ay böyle geçer diyeceğim ama çok mu şey istemiş olurum...